Uyku-uyanıklık döngüsü gelişim basamakları nelerdir?
Uykunun diürnal (günlük) organizasyonu 24 saatlik gün içinde uyku sürelerinin düzenlenmesi olarak belirtilebilir. Bu düzenleme hayatın ilk ayları içerisinde özellikle aydınlık-karanlık döngüleri ve sosyal ip uçları ile şekillenmeye başlar. İlk üç ayda kesintisiz uyku dönemleri 3-4 saat iken, 6. aydan itibaren özellikle gecelere doğru kayan 6 saatlik kesintisiz uykular başlar. Bir yaş civarında gündüz saatlerinde iki kez uyunurken, ikinci yaşa doğru günlük melatonin salgısının düzenlenmesi ile gündüz uykusu bir kereye düşer. Bu gündüz uykusu yaşam boyu özellikle öğleden sonra saatlerinde devam edebilir. Ultradiyen organizasyon ise REM (hızlı göz hareketlerinin görüldüğü uyku evresi) ve non-REM (REM olmayan) döngüleri için belirtilir. 50-60 dakikalık uyku süreleri ve %50 oranındaki REM uykusu 3 yaş civarında erişkin düzeylerine (%20 REM ve 90 dakikalık uyku süreleri) yaklaşır. Uyku döngüsü gelişimi Tablo 1’de özetlenmiştir.
Uyku-uyanıklık döngüsü gelişiminde hangi faktörler etkilidir?
Uyku-uyanıklık döngülerinin oluşumunda, gün içi şekerlemelerin, uykuya gitme saatlerinin düzenlenmesi, uyku öncesi ritüellerin (alışkanlık haline gelmiş davranış silsilesi) geliştirilmesi ya da uyandığında çocuğa kendi kendini sakinleştirmede yardımcı olabilecek araçlar, ör, oyuncak bebek kullanımı gibi yöntemlerle bakım verici (anne ya da diğer bir bakıcı) çocuğa yardımcı olur. Aynı zamanda bakım verici, çevredeki uykuyu bozucu uyaranları kontrol eder, bağlanma ve ayrılık deneyimlerini destekleyici davranışları geliştirir. İkinci, üçüncü yaşla birlikte uyku daha farklı anlamlar kazanır. Örneğin, aktif bir günün ardından sakinleşme zamanıdır. Karanlık ve yalnızlıkla baş etme gerekli olur. Bakım vericinin sınırlarına, yatma zamanı ritüellerine uyum göstermesi gerekir. Anneden ayrılabilmek için çocuk yeterince “güvenli bir bağlanma” geliştirmiş olmalıdır (Scher, 2001). Anne-çocuk ilişkisindeki sorunlarla uyku sorunları arasında önemli bir ilişki vardır (Scher, 2001). Yedinci- dokuzuncu aylarda uyku sorunları genellikle denge sistemine yönelik uyarana aşırı istek duyma ile ilişkili olmaktadır. Bu aylarda çocuklar uykuya dalabilmek için uzun süreler sallanmak, kucaklanmak ihtiyacı gösterebilirler. Ayrılık anksiyetesinin başladığı 10-12. aylarda uykuya dalma sorunları en yüksek sıklığa ulaşır. 13.-18. aylarda gün içinde aşırı hareketlilik, fazlaca uyarana mâruz kalma uyku sorunları ile daha fazla ilişki göstermektedir. 19.-24. aylardan itibaren uykuya dalma sırasında yaşanan sorunlar azalırken, geceleri sıkça uyanmalar görülebilir.
Uyku gelişimi bozuklukları ne tür sorunlara neden olabilir?
Uyku bozuklukları tüm yaş gruplarında çok sık görülen ve her yaşta kişinin günlük işlevselliğini, dikkat ve öğrenme becerilerini belirgin olarak bozabilen sorunlardır. Öte yandan hatırlama sorunları, sinirlilik, duyusal hassasiyette artış görülebilmektedir. Çoğu ebeveyn için küçük çocuklarında görülen uyku sorunları oldukça sıkıntı verici olmaktadır.
Bir-iki yaşları arasında geceleri sık sık ağlayarak uyanma, 2-3 yaşları arasında da uykuya dalma zorluklarına sık rastlanır (Goodlin-Jones ve ark., 2001; Burnham, 2002). Çoğunlukla bu sorunlar objektif bulgular değil, annebabaların şikayetleridir. Normal bir büyüme ve gelişme gösteren bebeklerde bu sorunlar sıklıkla, mizaç özellikleri, bağlanma biçimi, annebabanın stres düzeyi ve annenin depresyonu ile ilişkilidir. Normal gelişimi olmayan çocuklarda ise sıklıkla nörolojik, fiziksel anormalliklerle ilişkili olabilmektedir (Wiggs ve Stores, 1999).
Bebeğim hiç uyumuyor, neden acaba?
Uyku sorunlarının altında pek çok faktör yer alabilir. Gastroesofajeal reflü, uyku apnesi, çeşitli akciğer patolojileri, nörolojik problemlerin yanı sıra annedeki stres düzeyi, gebelik dönemi depresyonu, aile içi sorunlar, çocukta zor mizaç, duygusal aşırı tepkisellik ve bakım vericiler arası uyku ritüelleri uygulamalarında tutarsız davranışlar uyku sorunları ile ilişkilendirilmektedir. Uykuya dalma sorunları olan çocuklarda daha fazla anksiyete ve duygusal sorunlar, daha belirgin dikkat ve konsantrasyon sorunları bildirilmektedir. Süt çocukları uyku örüntüsü açısından ikiye ayrılabilirler: (1) Ebeveynlerine uyarı yollayanlar, (2) Kendi kendilerini sakinleştirebilenler.
Uyanıp, ağlayarak ebeveynlerine uyarı yollayanlar beşiklerine genellikle uykulu olarak koyulmakta ve “uyku yardımı” (örneğin, emzik, oyuncak bebek) almamaktadırlar. Aksine kendi kendini sakinleştirebilen bebekler uyanık olarak yataklarına konurlar ve uyandıklarında yanlarındaki emzik ya da bebek tekrar dalmalarını kolaylaştırır. Aslında bir çalışmada uykusu zayıf diye tanımlanan çocuklarla diğerleri arasında uyanma sıklığı açısından fark olmadığı, çocuklarının daha fazla uyku sorunu olduğunu söyleyen ebeveynlerin uyanma sayısını daha yüksek ifade ettiği tespit edilmiştir.
Uyku düzeni üzerinde etkili çevresel ve kültürel etmenler nelerdir?
Uyku sorunlarını değerlendirirken en önemli faktörlerden biri de çocuğun uyuduğu ortamdır. Çocuğun hangi odada yattığı, yatmadan önce uygulanan ritüeller oldukça belirleyicidir. Gürültülü bir ortamda, özellikle TV sesinin varlığında uykuya dalma zorluğu olacağı açıktır. Ayrıca dikkat ve konsantrasyon sorunlarının varlığı, çevresel uyaranların filtre edilmesini daha da güçleştirecektir. Öte yandan, ebeveynle aynı yatakta yatmak özellikle ileri yaşlarda çocuklarda tensel uyarılmalara ve çeşitli dürtülerin yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu çocuklar bu dürtüleri boşaltmak için ebeveynlerine gün içinde daha agresif davranışlar gösterebilmektedirler. Birlikte yatma davranışı sınır koyma ve disiplin sağlamada güçlükleri pekiştirecektir. Bazen uyku sorunları ile başvuran olgularda ayrılma, bireyselleşme, fiziksel ve duygusal sınırların oluşturulması üzerine çalışmak gerekli olmaktadır.